Bedensel Engellilere Karşı Niçin Anlama Engelliyiz

Dünyanın en büyük “azınlığı” olarak tanımlayabileceğimiz engelliler, henüz taslak aşamasında olan Engelli Yasası’nda şu şekilde tanımlanmaktadır: “Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık, destek hizmetleri ve yapılarda, açık alanlarda özel fiziki düzenlemelere ihtiyaç duyan kişiye engelli denir”
Engellileri 5 ana kategoriye ayırabiliriz:

– Bedensel Engelliler
– Zihinsel Engelliler
– Görme Engelliler
– İşitme Engelliler
– Süreğen Hastalıkları Olan Engelliler
Görüldüğü üzere sabit bir “engelli portresi” üzerinden “sorunlar ve çözümleri” başlığıyla bir sistem geliştirmek çok zor ve bir o kadar da anlamsızdır.

TÜRKİYE’DEKİ BEDENSEL ENGELLİLERİN SAYISI, BİRÇOK ÜLKENİN TOPLAM NÜFÛSUNDAN FAZLADIR

Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkedeki engelli sayısı ile ilgili bir istatistik yapma gereğini ne yazık ki henüz duymamıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre en gelişmiş ülkelerde engellilerin toplam nüfusa oranı %8’dir. Bu oran gelişmişlikle ters orantılı olarak artar. Buna göre ülkemizdeki engellilerin toplam nüfusa oranı %12’dir, yani 10 milyonun üzerindedir.

Görüldüğü üzere, ülkemizdeki engellilerin sayısı, Avrupa’nın ve dünyanın birçok ülkesinin toplam nüfûsundan daha fazladır.

Ancak bu kadar yüksek bir engelli nüfusunu, toplumun fark edip etmediği sorusu, ne yazık ki, olumsuz olarak cevaplandırılmaktadır. Gerek engellilerin kendilerini topluma yeterince fark ettirememeleri ve gerekse devlet mekânizmalarının, yani merkezî ve yerel yönetimlerin ve özel sektörün engelli topluluğuna duyarsız olması, ortada bir “fark etme – fark edilme” sorunu olduğunu göstermektedir.

Ülkemizdeki bu sorun, dünyanın diğer ülkelerinde de yaşanmaktadır. “Fark etme” sorununun aşılabilmesine yönelik olarak, Avrupa Birliği ( AB ) tarafından 2003 yılının “Engelliler Yılı” olarak kabul edilmiş olması, bunun önemli bir göstergesidir.

Öte yandan 13 – 15 Haziran 2003 tarihlerinde, İstanbul’da gerçekleştirilen “Engelliler Sempozyumu ’2003” toplantısında stand çalışması yapılarak engelsiz, engelli ve engelli yakını olan kişilerin, engellinin tüketici hakları kavramına ilişkin düşünceleri ve yaklaşımlarının tespit edilmesine çalışılmıştır.

ENGELLİLERİN SORUNLARINA EĞİLMEKTEN BİZİ ENGELLEYEN NEDİR?

Engellinin toplum yaşamında yerini alması, onun topluma kazandırılması ile mümkün olup bunun için de engellinin fark edilmiş olması gereklidir. Oysa ki, en başta ulaşım olmak üzere binaların ve yolların mimarî yapısı, kamu alanlarının düzenleme biçimi, çevre koşulları, sağlık, istihdam, eğitim gibi nedenlerle engellinin fark edilme sürecinde, olması gereken noktada bulunmamaktayız.

Öte yandan bir engellinin kendine dair “var olma içgüdüsü” de, onun toplumla yapmış olduğu maddî – manevî iletişimi ve alışverişiyle koşuttur. Buradaki yoğunluk, engellinin toplumla entegrasyonunu da belirlemektedir.

Sonuç olarak, bir taraftan engellinin toplumla entegrasyonunu arttırmak, öte yandan bu entegrasyonu sağlayacak ulaşım, sağlık, mimari düzenleme, eğitim gibi konularda engelliye yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Bu bilgilerden yola çıkarak “engellilerin sağlık sorunları ve çözüm yolları” konusunda bir genellemeye gidilemeyeceği, ancak, bazı ortak paydaların çıkarılabileceği düşüncesindeyiz.

Engelli kişilerin – genelde – sürekli kullanmak zorunda oldukları ilaç ya da sarf malzemeleri vardır. Sosyal güvencesi olan vatandaşların bu ihtiyaçları devlet tarafından “aylık” periyotlar halinde karşılanır. Yani engelli vatandaş ömrü boyunca her ay hastane kapılarında “sürünmek” durumundadır.

Bu “gâvur eziyeti” – bu tür sürekli kullanılan malzemelerin – 3 – 6 aylık olarak verilmesi ile giderilebilir. Engelli kişilerin, engelliliğe sebep olan rahatsızlıklarını en aza indirmek ve mümkün olduğunca bağımsız yaşayabilmelerini sağlamak için kullandıkları ürünler vardır (tekerlekli sandalye, yürüme cihazları, protezler, işitme cihazları…). Görünürde, ülkemizde hizmet veren sosyal güvenlik kurumları bu ürünleri temin eder. Ancak bu sadece görünürde böyledir. Çünkü, gelişen teknolojiyle beraber yenilenen ve maalesef pahalanan bu ürünler için kurumlar ödeme yapmamaktadır. Daha doğrusu “tekerlekli sandalye: 150 milyon; yürüme cihazı: 50 milyon…” gibi bir listeyle, piyasa koşullarının dışında kalmaktadır.

Burada olması gereken, engelli vatandaşların hayatlarını “normalleştirmek”, bağımsızlaştırmak, iş ve sosyal hayata katılmalarını kolaylaştırmak için gerekli ürünün teminidir. Tek kıstas, vatandaşın yaşam kalitesini arttırmak olmalıdır.

Yani ucuza alınan ve 100 yıl öncesinin teknolojisini taşıyan ürünler bu kişilerin ihtiyaçlarını gidermemektedir.

Engelli vatandaşlara hastanelerde öncelik tanınmalıdır. Ömür boyu psikolojik ve bedensel zorluklara katlanmak durumunda olan engellilerin bunu “hak ettiğini” düşünüyoruz. Sağlık personelleri, engelliyle karşılaştıklarında “yine mi sen?” psikolojisiyle değil “uzun süredir tanınan biri” sıcaklığıyla davranmalıdır.

SONUÇ

Ülkemizdeki bedensel engelli insanların, diğer ülkelerdeki kader arkadaşları gibi, hayatın ve sosyal yaşamın her alanında karşılarına çıkan büyük sorunları ve bu noktada birçok sıkıntıları vardır. Toplum bireyleri olarak, insan olarak, hele hele müslüman olarak bunları görmezlikten gelemeyiz. Allâh ve Resûlü’ne iman etmiş olan her bir erkek ve her bir kadın, bu insanlarla toplumsal dayanışma içinde olmalı, onların da toplumsal yapı içinde varlığını sürdüren bireyler olduklarını bilmeli, bu bilinci kazanmalıdır.

Sadece 24 saat için gözlerinizin görmediğini, bir haftalığına ellerinizin tutmadığını veya bir ay için yürüyemediğinizi düşünün. Oysa ki bu insanlar bu eksikliği ömürleri boyunca hissediyorlar, yaşıyorlar.

Makale yazarken kaleme aldığım en güzel cümle genelde yazılarımın en son cümlesi oluyor ama bu makaleyi nasıl bitireceğimi bilemiyorum. Bu yüzden, yazının bitiş cümlesini yazmayı siz sevgili okuyuculara bırakıyorum. Yazının son cümlesini siz yazınız.

Yorum yapın