İlişkilerinizde Başarılı mısınız?

İlişkilerimiz her ne kadar çok boyutlu olursa olsun bizim için temel ilişkiler, seçici ilişkiler, zorunlu ilişkiler yüzeysel-derin ilişkiler olmak üzere birbirinden şekil ve içerik olarak değişik ilişkiler yaşarız. Bu yazımda daha çok ikili ilişkilerin toplumsal yönü ile psikolojik boyutu, bizi hareket ettiren alt düşünceler, psikolojik yapımızın ilişkimize etkileri gibi konulardan bahsedeceğim.

İlişki ilk olarak bireyin dünyaya gelmesi ile kendisi ve annesi arasında başlar. Daha sonraki süreçte ailenin diğer üyeleri ve sosyalleşme sürecine dahil olduktan sonra ise çevre de bu sisteme dahil olur. O halde ilk ikili ilişkiler aile de ve yoğun olarak da anne ile başlar. Annenin psikolojik durumu, sevgisi, çocuğa olan bağlılığı, ihtiyaçları gidermesi, sarılması dokunması vs. gibi tüm eylemleri bireyin hem ruhsal sağlamlığının temellerini atar hem de güvende hissetme, kaybetme korkusu, bağımlılık, özgüven-özgüven kaybı gibi temel duygu ve düşüncelerin temelini atar. Annenin çocuğuyla ilgilenmemesi, ağladığında ihtiyacını gidermemesi, arada ilgisiz davranması çocukta değersizlik –kaybetme korkularını temelini atmaktadır. İleri ki yaşlarda birey, ilişkide hep kaybetmemek için daha fedakarlık etmek, daha çok taviz vermek, bağlılık yerine bağımlı olmak gibi hem kendini hem de karşıdakini yıpratıcı tutumlar sergiler.

Genel olarak bakıldığında ilişkilerin yürütülmesinde temel sorun özgüven sorunudur. Özgüven sorunun göstergeleri;

Kıskançlık

Kıskançlık ta herhangi bir somut neden olmasa bile kişi bilinçaltındaki kaybetme korkusundan dolayı tamamen hükmetmek, partnerini kontrol altına almak, kafasında yarattığı senaryoları test etmek ister. Kıskançlığın temelinde kişinin kendini yetersiz hissetmesi ve başkasının tercih edilmesi düşüncesi yatmaktadır. Mesela Kıskanç erkek, partnerini diğer kadınlardan daha güzel ve çekici görür, başka erkeklerin ona bakacağını, partnerinin ise onlara kapılma ihtimali olduğunu düşünür. Partnerini üstün gördükçe kendini de yetersiz görür. Bunun yanında kıskançlığın sosyolojik boyutu da vardır. Yani öğrenilmiş kıskançlık. mesela kadın, çevresinden hatta annesinden erkeği kıskanmayı bir cinsiyet özelliği olarak öğrenir. Nedensiz bir şekilde eşini kıskanır. Burada ise toplumsal anlamda aşılanmış cinsiyete özgü bir tutum vardır. Kıskançlık bazen de kıskanılan kişide “seviliyorum” duygusu yarattığı, bu durum üzerinden ilgi ihtiyacını giderdiği için kıskanılmayı sürdürür. Gerçekçi olmayan partnerler veya sanal ilgiyi bilerek yakalatmaya çalışır. Burada ise kıskançlık bir ilgi çekme ve sürdürmek için araç özelliğini almıştır.

Yorum yapın