Neden öyle bakıyorsun bana?

hiçbir şey engel değildir ışıldamasına bir çift gözün ve hiç kimse engelli değildir yüreğinde sıcaklığını hissediyorsa sevginin..

ben koşuyorum, istediğim şeyi uzanıp alabiliyorum kollarımla, istediğimi görüyorum, duyuyorum ve konuşabiliyorum.. yani kestirmeden bakarsanız özürlü değilim..

evet; ben özürlü değilim çünkü sevmeyi de biliyorum..

oysa bir sürü sağlam insan var engelli olan, yapması gerekeni yapmayan, duyarsız duygusuz ve gözleri adeta kaderi tırmalarcasına inkar edercesine kibirli bakan..

karanlıktan korkarız bir çoğumuz.. karanlık bir yere girdiğimizde ilk önce hiç bir şey göremeyiz ama bir iki dakika sonra gözlerimiz seçmeye başlar oysa ışığı yakmamışızdır nasıl olurda ilk anda göremediğimiz şeyler daha sonra görünür gözümüze hiç düşündünüz mü?!

gülün şeklini, yüzünüzü, ekmeği, suyu göremediğinizi

hiç düşünmediniz dimi

neden öyle bakıyorsun bana

görmüyorum seni biliyorsun
ama hissediyorum yüzündeki ukalalığı
çok ta kötü göründüğümü sanmıyorum
sadece görmüyorum

yüreğim kör değil en azından senin gibi
bak ben seni küçümsüyor muyum
madem her şey dünyayı görebilmekten ibaret
sen görebiliyorsun işte
demek ki büyük sensin
öyleyse bana da göster dünyayı
gücün yeter mi
hem sen benim kadar iyi görebilir misin ellerinle

.
.
.
.
.
sabaha kadar cevap aradı anne bu soruya.. belki de ömrü boyunca karşısına çıkacak en zor soruydu bu.. zaten unuttuğu uykuları o gece tümüyle terk etmişti yorgun bedenini ve ruhunu.. biricik kızı uğruna canını vereceği kızı 4 yaşına gelmişti ve artık aklı her şeye eriyordu.. o gece ömrünün en zor ve en cevapsız sorusunu sormuştu annesine..

anne ben neden yürüyemiyorum

hiç takatsız kaldığınız oldu mu? herkesi ayakta kalma çabası sarmışken yürüyemediğinizi düşündünüz mü?!

hiç düşünmediniz dimi

neden öyle bakıyorsun bana

yanına gelemem biliyorsun
ama gözlerim çok yakınında
böyle olması gerektiğinin farkındayım
çokta önemli değil zaten
sadece yürüyemiyorum
kötü yollarda değilim en azından senin gibi
bak ben seni küçümsüyor muyum
madem her şey yürümekten ibaret
sen yürüyebiliyorsun işte
demek ki büyük sensin
öyleyse beni de kaldır ve gezdir dünyayı
gücün yeter mi
hem sen benim kadar iyi yürüyebilir misin ellerinle
.

.
.
.
.
çoğu zaman öyle kaptırırız ki kendimizi şarkılara.. dinleriz, eşlik ederiz.. birde ah bu şarkılar yok mu deriz.. hiç düşündünüz mü duymadığınızı, söyleyemediğinizi şarkıların yok olduğunu.. hangi işaret anlatabilir en sevdiğiniz türküyü yada hangi hareketle söylersiniz?!

Hiç düşünmediniz dimi

Neler konuşuyorsun karşımda

seni duyamam biliyorsun
üstelik cevapta veremem sana
ama hissediyorum sesindeki titreşimi
görebiliyorum da
çokta önemli değil zaten
sadece duyamıyorum ve konuşamıyorum
duymazlıktan gelmiyorum en azından gerçekleri senin gibi
ve boş konuşmuyorum
bak ben seni küçümsüyor muyum
madem her şey duymaktan ibaret
sen duyabiliyorsun işte
demek ki büyük sensin
öyleyse bana bir türkü söyle de dinleyeyim hatta eşlik edeyim
gücün yeter mi
hem sen benim kadar iyi anlatabilir misin sessizliği ellerinle
.

.
.
.
.
engel; elde, ayakta, gözde, dilde, kulakta, ve zihinde değildir.. her ne kadar engelliler denilse de onlara asıl özür onları göremeyen gözlerimizde, koşmayan ayaklarımızda ve uzanmayan kollarımızdadır..

sen; göremeyen arkadaşım
sana nasıl sıcak baktığımı görüyorsun
.

.
.
sen;
duyamayan arkadaşım
sana söylediğim türküyü duyuyorsun

.
.
.
sen;

yürüyemeyen arkadaşım
sana geliyorum sen bana yürüyorsun

.
.
.
sen;

zihnine kilit vurulmuş arkadaşım
sana sevgiyi anlatıyorum ve sen anlıyorsun

çabamız bir çift gözün bizlerle ışıldaması için

Yorum yapın