Omurilik tümörü nedir

Omurilik Tümörleri

Beyin gibi omurilik de genişleme olana­ğından yoksun ve hacim değişikliklerini karşılayamayan bir boşlukta bulunur; bu nedenle küçük bir kitle bile ağır sinir sistemi bozukluklarına neden olabilir. Birincil ve/ya da yayılım sonucu geli­şen omurilik tümörleri geleneksel ola­rak acil beyin cerrahisi olgularıdır; giri­şim zamanında gerçekleştirilmezse, tü­mör geriye dönüşü olmayan bir felce neden olur. Omuriliğin en sık tümör gö­rülen bölümü göğüs (toraks) omurları­dır; çünkü bu bölgede hem omur sayısı çoktur, hem de meninjiyomlar (beyin-omurilik zan tümörü) bu omurlarda da­ha sık görülür. Ayrıca bu bölge mediastine (akciğerler arasındaki bölge) yakın­dır. Mediastinde ise genellikle lenfom, meme ve akciğer kanserlerinin yayılımlarına bağlı olarak büyüyen lenf bezleri bulunur ve bunlar omurilik kanalına doğru büyüyerek omuriliğe baskı yapar­lar.

Omurilikte tümör Başlangıç belirtileri – Klinik tablo tümörün omuriliğe yaptığı baskının aşamalı olarak gelişmesini yansıtır. Ol­guların yüzde 80-90’mda, başlangıç ev­resinde tümörün yerleştiği bölge ağrılı­dır. Ağrı sinir kökleri üzerindeki baskı­dan kaynaklanır ve genellikle iki yanlı bir yayılımı vardır. Omuriliğe baskı ile klinik belirtilerin ortaya çıkması arasın­daki süre, tümörün yerine ve büyüme hızına bağlı olarak değişebilir (birkaç günden 18 aya kadar). Başlangıçtaki ağrılı evreyi, bir dizi sinir sistemi bo­zuklukları izler; bunlar, da baskının ilerlemesini yansıtan belirtilerdin. Bu belirtiler hareket eksikliklerinden felce kadar değişebilir. Baskı nedeni gideril­mezse süreç son aşamaya geçer ve tam duyu yitimi (anestezi), deride beslenme bozuklukları, sık görülen yatak ülserle­ri (dekubitüs ülserleri) gibi belirtiler gözlenir.

Tanıya yönelik incelemeler – Önce­likle, hastaya hiçbir zarar vermemesi (noninvaziv) ve tanıda yanılma payının az olması.nedeniyle bilgisayarlı tomog­rafi (BT) ve magnetik rezonans (MR) yöntemlerine başvurulur. Bunlardan başka omurilik boşluğunun kontrast madde verilerek görüntülenmesi yönte­mi olan miyelografi uygulanır. Omurili­ğin damarsal hastalıklarında ise anjiyografi yararlı sonuçlar verir. Omurili­ğe baskı yapan olguların en doğru tanı­sı, bilgisayarlı tomografi, magnetik re­zonans ve miyelografik incelemelerin ortak sonucuyla elde edilir.

Beyin-omurilik sıvısının incelen­mesi lomber ponksiyon (bel omurları arasından iğne ile sıvı alınması) ile sağlanır. Bu yöntemle alınan sıvıda protein yoğunluğunun arttığı görülür. Bu incelemede, bazı özel yöntemler kullanılarak, birincil tümörlerde sey­rek, yayılım ile oluşan tümörlerde ise daha sık olarak tümör hücreleri ortaya çıkarılabilir.

Ayırıcı tanı – Birincil ya da yayılım sonucu gelişen beyin tümörlerinin ayı­rımında;, hastaların öyküleri dikkate alınmalıdır.. Yayılım sonucu gelişen tü­mörler en çok 50-60 yaşlarında görülür. Omurilikte bir tümör yayılması kuşku­su belirince, birincil tümörün yeri hak­kında bilgi edinilmesi önem taşır. Me­ninjiyomlar (beyin-omurilik zan tümö­rü) kadınlarda daha sıktır, .göğüs (to­raks) bölgesinde yerleşir, yavaş gelişir ve genellikle ağrı yapmazlar. Omurilik kanalı boyunca çevreye yayılan nörinomların yavaş bir gidişi vardır ve tek yanlı ağrı yaparlar. Gliyomlar .daha çok gençlik çağı tümörleridir; öncekilerden farklı olarak omuriliğin içine yerleşir ve oldukça yavaş gelişirler.

Tümörün gidişi ve komplikasyonları – Omurilik dışındaki omurga tü­mörlerinin gelişimi, tümörün tipi, kütle­si ve büyüme hızına bağlıdır. Değişik baskı dereceleri daha önce anlatılan değişik klinik belirtileri açıklar. Omurili­ğin içine yerleşen tümörlerin gelişimi daha hızlıdır; hastaların çoğunluğunda iki ay içinde iki yanlı felçler görülür. Büzgen kasların işlevinin bozulmasına, sertzar dışı tümör biçimlerinde daha er­ken olmak üzere, olguların yüzde 60’ında rastlanır. Lezyonun yerleşim yerinin altında tam bir felcin ortaya çık­ması, onkoloji acil polikliniklerinde sık görülen bir komplikasyondur. Kütle cerrahi girişimle alınabilir ya da ışın te­davisi uygulanabilir.

Omurilik Tümörü Tedavisi

Tümörün tipine ve yerleşti­ği yere bağlıdır.

-Cerrahi. Cerrahi girişimle tümör alı­nır. İyi huylu, omurilik dışı, sertzar içi tümörler cerrahi yöntemle tedavi edilir. Omurilik içi tümörlerin tedavisinde cer­rahi girişimin başarısız sonuçlar doğur­ma (yüzde 14) ve ölüme yol açma (yüz­de 9) tehlikesi yüksektir; sonuçlar ge­nellikle hayal kırıklığına yol açar. Mikrocerrahi yönteminin gelişmesiyle (özel ameliyat mikroskopunun kullanılması) daha başarılı sonuçlar alınmaktadır. -Işın tedavisi (Radyoterapi). Işın teda­visi gerek ağrının azaltılmasını, gerekse birincil ya da yayılım odağı olan tümö­rün denetlenmesini sağlar. İlaç tedavisi ile birlikte ya da tek başına ilk önce başvurulan tedavi olabilir ya da cerrahi girişimden sonra uygulanabilir. -İlaç tedavisi (Kemoterapi). Işın teda­visi ve cerrahiden sonra ya da ilk seçe­nek olarak ışın tedavisi ile birlikte uy­gulanabilir. İlaçların seçimi tümörün ti­pine ya da başka yerlere yayılımına bağlıdır.

Beklenen gidişi – Omurilik tümörü hastalarının beklenen yaşam süresi, kafaiçi tümörü olgularındakiyle aynıdır. Hastalığın nasıl sonlanacağını yalnız tü­mörün kötü huyluluk düzeyi değil, aynı zamanda yerleşimi ve derinliği belirler.

Cerrahi dekompresyon denince ne anlaşılır?

Cerrahi dekompresyon, kafatası boşluğu gibi yarı kapalı bir kutuda geliş­mekte olan tümöre “yer açmak”tır. Dekompresyon sertzar açıklığından ka­fatası boşluğunu açıp tümörün üstüne uyan kemik bölümünün çıkarılma­sıyla ya da kafatasının içinde başka yapıların kapladığı yer azaltılarak sağ­lanır. Örneğin beyin-omurilik sıvısının hacmi azaltılır. Beyin tümörlerin­de her zaman görülen beyin ödemi akut evrede mannitol verilerek, subakut ve kronik evrelerde ise steroit ve idrar söktürücü ilaçlarla azaltılabilir.

Yorum yapın